Gelişmiş ülkelerde öğretilen Çevre Mühendisliği, genel Mühendislik Bilimi, temel Tıp ve Gıda Sağlığı disiplinleri katılarak eğitilen bir Meslek. Ağırlığı tabii Mühendislik. Bu yeterli mi? Elbette yetersiz. Ama görüldüğü gibi konunun karmaşıklığı, konu ile alakalı Mühendislikte bile aslında patladığı belli oluyor - çünkü yetersiz.
Toplumların "Genel Çevre Bilinci" bir yana - Türkiye için Çevre Bilinci ya da önümüzde olan sorunları tespit edilirek Çevre Bilinci ve Politikaları nasıl olmalı?
Bunun için
- Gelecek tehditler doğru tespit edilmesi gerekiyor (Ekolojik Olumsuzluklar Öngörü Raporu)
- Mevcut şartlar doğru tespit edilmesi gerekiyor (Ekoloji Haritası)
- Sürdürebilirlik Kavramını daha zekice kullanmak, öğrenmek gerekiyor (Smart Sustainability)
- İnsanların gereksinimler ile Çevre (İklim) için önemli gereksinimleri bir araya getirmek gerekiyor (Ekoloji).
1965 senesinde Aurelio Pecci adlı İtalyan Sanayicinin bir bildirgesi üzerine İskoçya'nın Bilimler Başkanı Alexander King'i çok etkiledi. OECD 'de etkin pozisyonu olan Alexander King bir kaç sene sonra Roma'da buluşup "Club of Rome" adlı çalışma taslağını geliştirdiler.
Bu "Kulüp", Dünya'daki çevresel gelişmeleri enine ve boyuna en geniş bir kapsamda ele alacak şekilde analiz ederek Dünya'nın geleceği ile ilgili tespitlerde bulunmaya başladı.
1970'lerde ve 1980'lerde bu tespitler gelişmiş ülkelerin Sanayilerin önüne 'Set' gibi bir önem teşkil etmeye başladı: Hayasızca, şuursuzca Kaynak tüketimin Dünya'ya ne kadar zarar verdiğini göz önüne seriyor:
Ozon tabakasının delinmesinde çok önce Kömür'ün Enerji üretiminde kullanmanın mevcut Karbon Döngüsünü nasıl bozduğunu (Sera Etkisi),
Filtre sistemlerin kullanılmaması nasıl Asit yağmurunu oluşturduğu (Kömür 'deki Kükürt Oksit 'in salımı ile oluşan H2SO4 ile donatılmış Yağmur Bulutları), 80'lerde nasıl Ormanları yok ettiğini Club Of Rome tarafından belirtildi.
Özetle Çevre Bilimleri bileşenleri doğru kombine edildiğinde tehditlerin de gayet gerçekçi olduğunu ve böyle devam edilmesi durumunda kesin sonuçlar getireceğini açık ve net beyan ediyor.
Dönelim Türkiye'mize:
- Çevre etkileri ile alakalı Kavram Tespiti var mı?
- Çevreyi etkileyecek unsurların durum tespiti var mı?
- Bunların üzerine Sürdürülebilir Eylem Strateji Belgesi çalışması var mı?
- Çevre kavramındaki "Karmaşık Etkileşim" ile alakalı Analiz veya Raporlar Akademik olarak, Politik olarak ya da Endüstriyel faaliyetler var mı?
Madde 1. için bir örnek: İklim değişikliği ile beraber su kıtlığı ülkesine dönüşmemize karşın hangi stratejiler var?
Madde 2. için basit bir örnek: Yaklaşık 815.000 km2 alanda Çevreyi olumsuz etkileyecek eylemleri kim yapıyor? Ne yapılıyor?
Türkiye, hem tarımsal hem de hayvansal alanda eski gücüne sahip olması gerektiği kesindir, bunun olması gerektiği, mevcut ithalat politikasından doğan temel gıda pahalılıklar ile tescil edildi.
Ama Tarımı ekolojik olduğu zaman (yanlışlıkla 'Organik Tarım' olarak tanımlanıyor; Tarım her zaman organik maddeler ile alakalı olduğu için bu kavram yanlış) üretim performansı düşebilir, kar marjı düşer.
Tarım ekolojik olmadığı zaman ise kullanılan GDO teknolojisi, kimyasal müdahaleler (ilaçlama, gübreleme) maalesef insanlar sağlık Problemleri olarak (örn. Kanser) geri dönüyor. Yanı Tarım ve Hayvancılıkta yükselttiğiniz bireysel Kârlar, Halk Sağlığı nezdinde bize bir takım toplumsal Zararlar olarak geri dönüyor. Karmaşık Etkileşim bu örnekte örneğin net görünüyor.
Bambaşka bir örnek: CHP, kurak, çorak ve toprak değerlerin tarıma elverişli olmayan Bölgeleri Fotovoltaj Enerji Santralleri konumlandırmak istiyor. Amaç, çiftçilerin kullanması için bedava Enerji üretimini sağlamaktır. Güzel.
Peki bu yeterli mi? Hayır. "Smart Sustainability" ilkesi - yani "Akıllı Sürdürebilirlik" - burada bize 360 derecede bir bakış açısı şart olduğu gerektiğini öğretiyor. Bu örnek üzerinden mesela şöyle tespitler eklememiz gerekecek.
- Tarıma uygun olan topraklara Sanayi üretim konulamaz, konulsa bile sadece o bölgenin tarım ürünlerin değerlendirilmesi ile ilgili (Gıda) Sanayi konumlandırılabilir.
- Tarım, yeraltı sularımızı sürekli çekip tüketmekte. Bu büyük bir sıkıntı. Üretilen fotovoltaik enerjinin büyük kısmı böylece Deniz Suların Tuz Arıtma sistemlerinde kullanıp bu suların Tarım havzalarına pompalanması gerekmektedir.
Enerji Politikamızda Gaz - bazlı Enerji üretimi geleceğimiz açısından sürdürebilir değil. Burada yeni teknolojiler kendi irademizle - dış dayatmalarına karşın - kesinlikle kullanmamız gerekiyor.
Burada bize örnek olan iki ülke vardır. Norveç ve Hindistan. Bu ülkelerde Karbon Ayak İzini olumlu etkileyen ve riski düşük bir Enerji Üretim Teknolojisi gelişmiş durumda:
Toryum bazlı Enerji Santraller. Hele ham maddesi olan Toryum'un Dünya rezervlerin üçte ikisi topraklarımızda olduğunu düşünürsek!
Elektrikli vasıtalarda Bor bazlı elektrik üretimi (Soğuk Füzyon) ülkemizdeki Üniversitelerde yine bir ana ARGE konusu olması gerekiyor mesela.
Yine Karbon Ayak Zi'ni olumlu etkileyen 2000'den fazla jeotermal aktif noktalarımızda modern (!) Jeotermal Enerji Santralleri üretmemiz gerekmekte. İsrail burada mutlak örnek.
TSK'nın iklim araştırmaları sonucunda mesela Alizeler (Passat/Scirocco Rüzgarları) üzerinde çalışmalar yapılmış, bu doğrultuda Libya'daki geniş yer altı suları Denizin kısmen toprak üstüne getirilip, ya da deniz suların çöle pompalanıp buharlaşarak Suların Yunanistan ve Türkiye üzerine yağmasını sağlamamız gerekiyor. Bu olmazsa KKTC'de çorak bölgelere Deniz Suyu pompalayarak büyük Havzalar üretip buharlaşmasını buradan sağlamamız gerekiyor.
Akıllı Ormanlaştırma, Ekolojiye uygun Tarım, doğal besili Hayvancılık sadece Türkiye için önemli değil. Bütün Ortadoğu ve bir takım Afrika ülkeler bundan faydalanır.
Organik atıkların Gübre ve Gaz üretiminde kullanımı, Çöplerin geri dönüşümü ve Enerji üretiminde kullanımı gibi teknolojiler 80'lerden beri geliştiriliyor, Türkiye ise bu teknolojileri anca son 20 senedir kullanmaya başladı.
Başka bir örnek:
Bütün tren hatların tren çatıları, Otobüs çatıları, Kamyon çatıları ve Ev çatıların m2 kare ölçümü toplanıldığında uygun fotovoltaj paneller ile her gün kaç yüz bin Megavat (!) Elektrik üretebileceğimizin farkında mıyız? Sanmıyorum.
Değerli okuyucular, gördüğünüz gibi hayati önem taşıyan Ekolojik gelişmeler çok karmaşık ve bizde maalesef Toplum için fazla gelişmemiş bir disiplin.
Bunu değiştirmek durumundayız. Dünya'daki teknolojik ara da, Sorunlarımız da maalesef büyüyor. Zamana yayma lüksümüz hiç yok.



